15 Temmuz: Tarihin Seyrini Değiştiren Gece
Türk siyasi tarihi, darbelerle örülü uzun ve sancılı bir yolculuktur.
27 Mayıs 1960’ta başlayan, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi farklı biçimlerde kendini gösteren bu müdahaleler, millet iradesini kesintiye uğratan kara lekeler olarak geçmişteki yerini aldı. Bu darbelerin ortak noktası, halkın sessizliğe mahkûm edilmesi ve devletin gücünün, milletin iradesine üstün kılınmasıydı.
Ancak 15 Temmuz 2016 gecesi bu tarih çizgisi kırıldı.
Bu defa millet susmadı.
Bu defa sokaklara çıkan sadece birkaç cılız ses değil, milyonların ortak haykırışıydı.
O gece yaşananlar, klasik bir darbe girişiminin çok ötesindeydi.
Bir milletin istiklâli ve istikbali hedef alınmış, içeriden beslenen bir ihanet şebekesi, tüm devlet organlarını ele geçirme teşebbüsünde bulunmuştu.
Ama milletin iradesi, geçmişin acı tecrübeleriyle yoğrulmuştu artık.
Bu defa halk teslim olmadı, tarih yazdı.
15 Temmuz; sadece bir kalkışmanın bastırılması değil, darbeler geleneğinin halk iradesiyle sonlandırıldığı andır.
Sokaklara dökülen millet, “Bu ülkenin kaderi tank paletlerine yazılamaz” dedi.
Kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla herkes, ezanlar susmasın, bayrak inmesin diye gövdesini siper etti.
Bu sadece bir direniş değil, yeni bir bilinç sıçramasıydı.
Bir millet, artık sadece tarih yazmıyor, tarihi yönlendiriyordu.
Bu sebeple 15 Temmuz, sadece bugünün değil, geçmişin ve geleceğin de kavşağıdır.
Geçmişi unutmamak, geleceği korumak adına şarttır.
Zira tarih; hatırlayanlar için öğretmen, unutanlar için tuzaktır.
"Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da O, kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz." (Âl-i İmrân Suresi, 103)