Aidiyetin Sesi
İnsan, nereye giderse gitsin biraz da geldiği yerdir.
Bir sokağın çocukluğu, bir duvarın gölgesi, bir annenin duası peşinden gelir.
Zaman geçer, şehirler değişir, yüzler unutulur; ama bazı kokular, bazı sesler hep “ev”i hatırlatır. Çünkü kökler toprağın altında değil, kalbin derinindedir.
Aidiyet, sadece bir yere ait olmak değildir; bir duygunun içinde yaşamaktır.
Kimi için doğduğu köyün taşında, kimi için babasının eski saatindedir o his.
Köklerinden kopmamak, geçmişi yüceltmek değil; geçmişin öğrettiklerini bugüne taşımaktır.
Bugünün dünyası hızlı, telaşlı ve köksüz.
İnsanlar her yere yetişmek ister ama kökü olmayan ağaç, ilk rüzgârda devrilir.
Kök, insana istikamet verir; kim olduğunu, nereye döneceğini hatırlatır.
Köklerinden kopmayan insan; vefalıdır, minnettardır, dengelidir.
Kendini unutmadan büyüyen, toprağına ihanet etmeden göğe uzanandır.
Ve en güzeli, kökleriyle gurur duyan insan, başka kökleri de küçümsemez.
> “Köklerinden kopmayan, rüzgâra yön verir; kopan ise rüzgârın savurduğu bir yaprak olur.”











