Kervan Yolda Düzülür
Hayat dediğimiz şey, aslında bitmek bilmeyen bir yolculuktan ibarettir. Kimi zaman hızlı adımlarla, kimi zaman ağır ağır ilerleriz. Bazen gideceğimiz yönü kendimiz belirleriz, bazen de yolun işaretleri bizi hiç bilmediğimiz menzillere götürür. Yolculuğun güzelliği de tam burada saklıdır; her adımda yeni bir iz, her durakta yeni bir hikâye vardır.
Yol boyunca karşımıza çıkan insanlar, bazen bize yoldaş olur, bazen de sadece kısa bir süreliğine yanımızdan geçip gider. Fakat her biri, hayatımıza az ya da çok bir iz bırakır. Kimisi bizi daha güçlü kılar, kimisi kalbimize iyiliği öğretir, kimisi ise sabrı… İşte bu yüzden yolculuk yalnızca hedefe ulaşmak değil, yolun kendisini yaşamaktır.
Her yolun inişi çıkışı, darı genişi, güneşi ve gölgesi vardır. İnsan bazen yokuşlarda nefessiz kalır, bazen de düzlüğe çıkınca derin bir huzurla yürür. Yolculuk bize aslında şunu öğretir: Hiçbir zorluk kalıcı değildir ve her adım bir sonrakine hazırlıktır. Önemli olan yolda yürümekten vazgeçmemektir.
Doğumla başlayan, ölümle sonlanan bu büyük yolculukta asıl mesele varacağımız menzile nasıl vardığımızdır. Yolun sonunda elimizde kalan, ne kadar mesafe kat ettiğimiz değil, nasıl bir yol arkadaşı olduğumuzdur. Çünkü yolculuk insanın kendini tanıma, hayatın hakikatine yaklaşma serüvenidir.
Belki de Mevlânâ’nın dediği gibi: “Kervan yolda düzülür.” Asıl olan yola çıkmak, yürümek ve her adımda kendini yeniden inşa etmektir. Çünkü yolculuk hiç bitmez; insan, kendini bulana kadar yürümeye devam eder.