Sabır ve İmtihan
Hayatın en değişmez hakikati, insanın imtihan için yaratılmış olmasıdır. Kimi zaman kayıplar, kimi zaman sıkıntılar, kimi zaman da bekleyişler bize sabrı öğretir. Sabır; pasif bir bekleyiş değil, bilakis kalbi Rabbine teslim edip güçlü kalabilme iradesidir. Bugün sabrın kıymetini unutan, en küçük bir engelde umudunu kaybeden bir toplum haline geldik. Oysa sabır, yalnızca zorluklara tahammül değil; aynı zamanda huzura, feraha ve Allah’ın rızasına açılan kapıdır.
Sabır, sadece sıkıntıya dayanmak değildir. Sabır, aynı zamanda doğru yoldan sapmadan, haksızlıklara karşı sabırlı ve ölçülü davranabilmektir. İnsan, öfkesine, aceleci kararlarına ve umutsuzluğa yenik düşmeden, kalbini ve aklını dengede tutabilmelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve sahabeler, hayatları boyunca sayısız imtihanla karşılaşmış, fakat her seferinde sabırla Rabblerine yönelmişlerdir. Hz. Yusuf’un zulme uğrayıp yıllarca sabretmesi, Hz. Ayşe’nin zorluklar karşısında metanetini koruması, bize sabrın ne kadar değerli olduğunu gösterir. Kur’an’da da sabredenlerin ödüllendirileceği defalarca vurgulanmıştır: “Şüphesiz sabredenler, kurtuluşa ereceklerdir.”
Modern dünyada sabır daha da zor bir hâl almıştır. Sosyal medya, hızlı tüketim kültürü, anlık tatmin beklentisi; insanın beklemeyi ve tahammül etmeyi unutmasına sebep olmuştur. Oysa hayat, sabırsızca koştuğumuz bir yarış değil, adımlarımızı bilinçle attığımız bir yolculuktur.
Sabrın meyvesi sadece ahiret için değil, dünya hayatında da huzurdur. Sabreden kişi, kalbini yumuşatır, öfkesini kontrol eder, ilişkilerini sağlamlaştırır ve karşılaştığı zorluklardan güçlenerek çıkar. Sabır, bir nevi ruhun imtihanla olgunlaşmasıdır.
Sonuç olarak, sabır, insanın hem imtihanını hem de kendi içsel gelişimini yönlendiren en kıymetli erdemlerden biridir. Her sıkıntıda, her kayıpta, her bekleyişte sabretmek; Rabbimize olan teslimiyetimizin ve kalbimizin olgunluğunun bir göstergesidir. Hayatın akışında sabredenler, hem dünya hem de ahiret yolculuklarında gerçek huzura ulaşacaklardır.