" İçimizdeki Küçük Tembel ”
Bazı sabahlar insan öyle bir uyanıyor ki…
Sanki gece boyunca biri gelip ayarlarımızı “tasarruf moduna” almış. Ne enerji var, ne motivasyon, ne de “bugün verimli olacağım” cümlesinin yanından bile geçecek bir hâl…
Ama işin ilginci, içimizde bir ses var: “Kalk Bekir, bugün hayatını düzene sokma günü!”
Tam ayağa kalkacakken başka bir ses:
“Kalkma… Daha olmaz. Evren bugün senden bir şey beklemiyor. Evreni üzme."
Küçük Tembel işte burada devreye giriyor. Kendisi, insanlığın ortak mirasıdır; pasaport istemez, izin almaz, her evde yaşar.
Sabahtan beri hiçbir şey yapmak istemezsin, ama telefonun şarjı yüzdelik dilimlerle azalırken onu izlemek istersin.
Ev toplamak zor gelir; ama çorabın kayboluş hikâyesi seni derinden düşündürür.
Ders çalışmak istemezsin; ama “acaba dünyanın en hızlı güvercini kaç km hızla uçuyor” diye merak edip aratırsın.
Küçük Tembel hepimize aynı cümleyi söyler:
“Sana bir şey olmaz bak, yarın başlarız.”
Ama yarın gelir…
O yine gelir.
“Bugün de başlamayalım ya, hızımızı alamayız sonra.”
Fakat işin güzeli şu ki:
İnsan bu hâli fark edince bir anda içinden başka bir karakter çıkıyor.
Adı da “Mini Azimli.”
Kendisi Küçük Tembel kadar popüler değildir ama etkisi iyidir.
Masaya oturtur, iki sayfa ders çözdürür, iki bardak su içirtir, bir de hayatı toparlamaya dair umut verir.
İşte mesele şu:
Biz ne tembeliz ne aşırı çalışkan…
İkisinin arasında gidip gelen, bazen motivasyonu kaybolan, bazen ışığı bulan sıradan ama güzel insanlarız.
Arada bir Küçük Tembel kazansın, problem değil…
Yeter ki son cümleyi mini azimli söylesin.
