İyilik Pasif Kalmasın
Her zaman söyleriz: “Ben kimseye kötülük yapmam, kimsenin hakkına girmem, elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışırım.”
Peki bu yeterli mi? Günümüz dünyasında sadece “iyi olmak” gerçekten bir şeyi değiştiriyor mu?
İyi insan olmak, elbette değerli bir duruş. Kimseye zarar vermemek, dürüst olmak, saygılı davranmak… Bunlar bir toplumun temel taşları. Ama sadece iyi niyetli olmak, her zaman doğru ve yeterli sonuçlar doğurmuyor. Çünkü iyi olmak, çoğu zaman pasif kalmakla karıştırılıyor.
Bazı insanlar “Ben karışmam, ben kimseye zarar vermem,” derken aslında sorumluluktan uzak duruyor. Oysa gerçek iyilik, sadece zararsız olmak değil; bir adım atmak, bir yük almak, bir sese ses olmak demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), iyiliği yalnızca bireysel bir fazilet olarak değil, toplumsal bir görev olarak tarif etti. O, sadece ibadet eden biri değildi; zulme karşı çıkan, mazluma kol kanat geren, yetimi gözeten, yoksulun kapısını çalan bir örnekti.
Bugün iyi insanların sadece “iyi” olmakla yetindiği bir dünyada, kötülük gürültüyle büyüyor. Çünkü iyilik sessiz kalınca etkisini kaybediyor. Gerçek iyilik ise harekete geçmeyi, dertlenmeyi, yüklenmeyi gerektiriyor.
İyi olmak bir başlangıçtır ama yeterli değildir.
Cesur, bilinçli ve etkili bir iyi olmadan dünya değişmez.
İyiliği yaşatmak; bazen kol kanat germek, bazen de bir duvar olmaktır.
Kıymetli okurlarım, bu haftanın sohbetinin sonuna geldik gelecek hafta görüşmek dileğiyle...