Büyümek : Bir Çocuğun En Tatlı Yanılgısı
Bugünkü köşe yazımın konusu, kıymetli bir arkadaşımla yaptığımız samimi bir hasbihal sırasında ortaya çıktı. Sohbetimizde geçen bu içten yakarış beni derinden etkiledi ve bu hafta bu meseleyi kaleme almak istedim.
Küçükken büyümek isteriz. Ayakkabılarımız büyük gelsin, ceketler omuzlarımızdan düşsün, sanki o hallere bir özen vardır da, o hâllerde bir özgürlük saklıdır sanırız. “Büyüyünce istediğimi yapacağım” deriz. Oysa büyümek, istemediğin şeyleri yapmakla başlar.
Bir çocuk için büyümek; özgürlük, oyun saatini sınırsızca uzatmak, geceyi uykusuz geçirmek ve dilediğini yemek demektir.
Oysa büyümek aslında bir kayıptır. Oyun saatlerinin yerini mesai saatleri alır, uykusuz geçen geceler kaygılarla dolar, dilediğini yemek bile artık midene değil cebine bağlıdır.
Ve sonra bir sabah, çocukken hayalini kurduğumuz o “büyük” halin içinde gözümüzü açarız.
İçimizden bir ses fısıldar: “Keşke çocuk kalsaydım…”
Zamanın kıymetini büyüyünce anlıyoruz.
Anlıyoruz ki, çocukluk bir dönem değil, bir nimettir. Koşulsuz sevilmek, sorumsuzca gülmek, hatasız yaşamak… Büyüdükçe üzerimize yüklenen roller, unuttuklarımızdan daha çok yorar bizi. Her ‘zorunluluk’, biraz daha uzaklaştırır bizi içimizdeki o küçük çocuktan.
Çünkü büyümek sadece boy uzaması, yaşın ilerlemesi değil… Ruhun, omuzlarına bindirilen yükle eğilmesi demek.
Ve bu yüzden belki de, yaş aldıkça çocuklara imrenerek bakarız. Onların kaygısızlığına, neşesine, saflığına…
Büyümek istemek ne kadar insaniyse, büyüdükçe küçülmek istemek de bir o kadar gerçek.
Çünkü fark ediyoruz: Hayat dediğimiz şey, büyüdükçe karmaşıklaşan ama küçüldükçe sadeleşen bir hikâye.
Bugünlerde çocuk olmak zor. Ama yetişkin olmak daha da zor.
Çünkü bir çocuk ağlayınca onu avutacak bir kucak bulur, bir yetişkin ağlayınca saklanacak bir köşe arar.
O yüzden bazen susarız, bazen içimize döneriz, bazen de çocukluk anılarımızda saklanırız.
Büyümek kaçınılmaz. Ama içimizdeki çocuğu büyütmek zorunda değiliz.
Kendimize soralım: En son ne zaman koşulsuz güldüm? En son ne zaman utanmadan hayal kurdum?
Cevaplar ne kadar uzaksa, çocukluğumuz da o kadar uzakta demektir.
Ama merak etmeyin, o çocuk hâlâ orada… Sadece büyümüş benliğinizin gölgesinde kalmış olabilir.
Bir sonraki haftamızın hasbihalinde görüşmek dileğiyle.