Kudüs’ün Kaderi: Osmanlı’dan İsrail’e
Kudüs… Binlerce yıllık tarihiyle hem Müslümanların, Hristiyanların hem de Yahudilerin gözbebeği olmuş kutsal şehir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1517’de hâkimiyetine aldığı bu şehir, yaklaşık 400 yıl boyunca barış ve düzenin merkezi olmuştu. Ancak 9 Aralık 1917’de, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileriyle Osmanlı’nın Kudüs’ten çekilmesi, sadece bir toprağın el değiştirmesi değil, aynı zamanda tarihî bir dönemin kapanışı anlamına geliyordu.
Osmanlı’nın Kudüs’teki yönetimi, sadece askerî hâkimiyet değil; şehirdeki farklı dinlere saygı ve adaletli bir idare anlayışı ile de dikkat çekiyordu. Şehir, Osmanlı döneminde hem camileri, kiliseleri hem de sinagoglarıyla bir huzur ve dengeler merkezi olmuştu. Ancak Osmanlı kuvvetlerinin şehri terk etmesiyle Kudüs’te yeni bir dönem başladı. İngiliz yönetimi, Batı destekli politikalar ve yeni idari düzenlemelerle şehre hâkim oldu. Müslüman halk, ekonomik ve sosyal alanda zorluklarla karşılaştı; bazı bölgelerde toprak mülkiyeti değişti, bazı dini vakıflar üzerindeki denetim İngilizlerin eline geçti. Şehrin idari yapısındaki ani değişim, Müslüman toplumun günlük yaşamını ve dini kurumların işleyişini etkiledi.
Ne yazık ki bugün de Kudüs ve Filistin topraklarında Müslümanlar, İsrail’in uyguladığı zulüm ve sistematik baskılarla karşı karşıya. Evlerinden, topraklarından edilen halk, yerleşim politikaları ve saldırılar nedeniyle büyük acılar yaşıyor; tarih boyunca kutsal olan bu şehir, hâlâ barışın ve adaletin özlemiyle yanıyor.
Tarih, bize yalnızca olayları anlatmakla kalmaz; aynı zamanda dersler verir. Kudüs’ün Osmanlı’dan çıkışı ve Müslümanların yaşadığı sıkıntılar, tarihî olayların insan hayatına nasıl doğrudan yansıdığını gösterir. Bugün Kudüs’ü konuşurken geçmişin sessiz tanıklarını unutmamak ve adalet ile hak mücadelesine duyarlı olmak, hem tarihî sorumluluğumuzu hem de insanlık vicdanımızı güçlendirir.