Sloganlarla Değil, Gerçek Adımlarla Eşitlik
3 Aralık’a günler varken bu konuyu konuşmak erken değil; tam tersine, en doğru zaman.
Çünkü özel gün geldiğinde yapılan paylaşımlar, düzenlenen programlar elbette kıymetli ve emek verilmiş çalışmalar var.
Ancak mesele sadece bir güne sığan bir hatırlatma değil; yılın tamamına yayılan bir bilinç.
Bugünden konuşalım ki 3 Aralık geldiğinde yalnızca güzel cümleler söylemeyelim;
hazırlıklı, farkında ve sorumluluk bilinciyle karşılayalım.
Bir kaldırımdaki çöküntü, bir kamu binasındaki merdiven, erişilebilir olmayan bir konferans salonu…
Bunlar küçük detay gibi görünür; fakat bir insanın sosyal hayata katılımını tamamen engelleyebilir.
Şunu artık daha net ifade etme zamanı:
Talep ettiğimiz şey ne ayrımcılık ne ayrıcalık; sadece herkesle aynı şartlarda, eşit bir şekilde yaşayabilmek.
Yani toplumsal eşitlik.
Bu sözler kimseyi kırmak, eleştirmek ya da utandırmak için değil.
Tam tersine…
Bir toplumun gelişmişliği, eksiklerini fark edip çözme iradesi göstermesinde ortaya çıkar.
Ve çözüm, niyetle değil; somut adımlarla kendini belli eder.
3 Aralık yaklaşırken hepimizin kendine sorması gereken bazı sorular var:
Bu şehir herkes için gerçekten erişilebilir mi?
Kamusal alanlarda eşit katılım şansı sunuluyor mu?
Konferans salonundan sosyal etkinlik alanlarına kadar her yerde erişilebilirlik düşünülüyor mu?
Engellilik meselesi konuşulurken engelli bireylerin sesi gerçekten duyuluyor mu?
İhtiyacımız olan şey sadece “güzel dilekler” değil;
yollarda, binalarda, sosyal alanlarda gerçek anlamda erişilebilirlik.
Bu yıl 3 Aralık’ı yalnızca farkındalık günü olarak görmek yerine,
4 Aralık sabahında başlayacak bir dönüşümün kapısı hâline getirelim.
Çünkü eşitlik, özel bir günün ritmiyle değil;
her gün, her alanda hissedildiğinde anlam kazanır.