Bir Hilal Doğdu
1868 yılının bir kış gecesi, Osmanlı topraklarının üstünde bir hilal doğdu…
Bu hilal, savaş meydanlarında yaralı bir askerin alnına düşen teri silmek için eğilen bir elin sembolüydü.
Adı o vakitler “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” idi.
Ne bir çıkar, ne bir menfaat, ne de bir gösteriş vardı bu hareketin arkasında.
Sadece bir amaç: İnsana dokunmak, insanı yaşatmak.
Bu cemiyetin gönüllülerinin giydiği sade beyaz sargılar, Osmanlı’nın merhamet kültürünün birer nişanesiydi.
Çünkü o dönemde bile Osmanlı, savaşta düşmanına dahi su veren, yarasını saran bir medeniyetin temsilcisiydi.
İşte bu ruh, 1877’de Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını alarak büyüdü.
Kızılhaç’a alternatif olarak doğan bu kızıl hilal, hem kimliğimizi hem değerlerimizi temsil etti.
Hilal, sadece bir şekil değil; merhametin, adaletin ve insaniyetin sembolü oldu.
Zamanla savaşlar bitti ama ihtiyaçlar hiç bitmedi.
Depremler, seller, yangınlar, açlıklar geldi geçti; hilal hep oradaydı.
Savaş meydanından, aç kalan bir çocuğun sofrasına; sel altında kalmış bir köyden, kan bekleyen bir hastaya kadar her yere uzandı.
Hilal artık sadece Osmanlı’nın değil, tüm insanlığın umudu olmuştu.
Cumhuriyet döneminde adını “Türkiye Kızılay Cemiyeti”, ardından da “Türk Kızılayı” olarak yeniledi.
Ama özü değişmedi.
Çünkü Kızılay bir isimden ibaret değildi; vicdanın kurumsallaşmış haliydi.
O hilal, merhametle yoğrulmuş bu topraklarda doğdu, gönüllerde büyüdü ve asırlardır karanlığa ışık olmaya devam ediyor.
Bugün bir afet anında, çadırların arasında kırmızı hilali gördüğümüzde içimize doğan güven duygusu, işte o geçmişten gelen mirasın eseridir.
Bir Kızılay gönüllüsünün elinde uzattığı sıcak çorba, bir annenin gözyaşına karıştığında, bu toprakların bin yıllık merhamet hikâyesi yeniden yazılır.
Hilal, bayrağımızda neyi temsil ediyorsa, Kızılay da insanlıkta onu temsil eder: Ümit, diriliş ve hayat.
Sevgiden bihaber gönülleri bile aydınlatacak güce sahip, o gücün ta kendisiydi.
Selam veren esnafın samimiyetiydi,
Gülüp koşturan çocuğun neşesiydi.
Aslında Hilal bizdik, hepimiz, avucunda bir demet mutluluk taşıyan her yürekti.
O yüzden diyorum ki;
Bir hilal doğdu,
Savaşta insanlık, barışta vicdan oldu.
Bir hilal doğdu,
Asırları aydınlattı, gönülleri ısıttı.
Ve o hilal, bugün de dimdik ayakta.
Çünkü iyiliğin ömrü, hilalin ışığı kadar ebedidir.