Geçmiş Olsun Türkiye’m, Geçmiş Olsun İstanbul
Dualarımız bir, kalplerimiz bir…
Çarşamba günü İstanbul’da yaşanan deprem, hepimizin yüreğinde ince bir sızı bıraktı.
Birkaç saniyelik bir sarsıntı, içimize derin endişeler, dualar ve durup düşünmelik sorular getirdi.
Hepimiz ilk iş olarak sevdiklerimize koştuk; telefonlara sarıldık, duvarlara baktık, yüreğimizden “Allah’ım sen koru…” duası yükseldi.
Bir kez daha anladık ki hayat; ne kadar plan yaparsak yapalım, ne kadar güçlü görünürsek görünelim, aslında ne kadar da kırılgan.
Ve tam da bu yüzden insan bazen yavaşlamalı, derin bir nefes almalı…
Kendi kendine sormalı:
“Neredeyim? Ne için yaşıyorum? Gerçek dayanağım kim?”
İman ve Tedbir: Birlikte Var Olan İki Gerçek
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“O, hanginizin daha güzel amel edeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.”
(Mülk Suresi, 2. Ayet)
Evet, biliriz ki her şey Allah’ın izniyle olur. Ancak bu, oturup beklemek değil; aklımızı ve irademizi kullanmakla sorumlu olduğumuzu unutmamak demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et.”
(Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 60)
Yani hem dua ederiz hem tedbirimizi alırız.
Çünkü iman ile birlikte; akılda, eylemde ve sorumluluk bilincindedir.
Sağlam yapılar kurmak, bilinçli bireyler olmak, afetlere hazırlıklı yaşamak; hepsi kulluğun birer gereğidir.
Efendimiz (s.a.v) bizlere sadece tevekkülü değil, tedbirli olmayı da öğretmiştir.
Zira tedbir, Allah’a güvenmenin ve kul olarak görevimizi yerine getirmenin bir göstergesidir.
Kolaylık Zorlukla Birlikte Gelir…
Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.
Rabbimizin rahmeti, korkularımızdan çok daha büyüktür.
Her gecenin bir sabahı, her fırtınanın ardından bir sükûnet mutlaka vardır.
“Şüphesiz ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.”
(İnşirah Suresi, 6. Ayet)
Bu vesileyle İstanbul’da ve çevresinde depremi hisseden tüm kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Dualarımız; yaralananlarla, korku yaşayanlarla, uykusuz kalanlarla birlikte olsun…
Bir Menkıbe: Tedbir ve Tevekkül
Vaktiyle Anadolu’nun küçük bir köyünde, gönül ehli bir derviş yaşarmış.
Köy halkı onu hem sever, hem de sözlerinden huzur bulurmuş.
Bir gün köyde şiddetli bir deprem olur. İnsanlar korku içinde sokaklara dökülür.
Kimi ağlar, kimi dua eder, kimi çaresizce bekler.
Bazı köylüler dervişin kulübesine koşar. Onu dışarıda, secdeye kapanmış bir halde bulurlar.
Sakin ama derin bir teslimiyet içerisindedir.
İçlerinden biri endişeyle sorar:
“Efendim, siz hiç korkmuyor musunuz?”
Derviş tebessüm eder:
“Ben de herkes gibi önce tedbirimi aldım evladım… Kulübemi sağlam yaptım. Şimdi de Rabbime sığındım.
Zira biz biliriz ki; tedbir bizden, takdir Allah’tandır.”
Bir diğeri hâlâ tedirgindir:
“Ya tekrar sallanırsa?”
Derviş ellerini göğe kaldırır ve şöyle der:
“O zaman yeniden elimizden geleni yapar, sonra Rabbimize tevekkül ederiz.
Dualarımızı Göklere Yükseltelim
“Allah’ım! Her şey senin kudretinde…
Bizleri korkularla değil, rahmetinle sınavdan geçir.
Afetleri üzerimizden uzaklaştır.
Evlerimize huzur, kalplerimize sükûnet, şehirlerimize emniyet ihsan eyle.
Zor zamanlarda birbirimize destek olmayı, sabırla kenetlenmeyi nasip eyle.
Ey yerin ve göğün sahibi!
Biz aciziz, sen ise Rahmân ve Rahîm olansın.
Bizi sen koru Allah’ım. Âmin.”
Geçmiş Olsun İstanbul…
Geçmiş Olsun Türkiye’m…
Rabbim bizleri her türlü afetten, görünür ve görünmez beladan, kazadan muhafaza eylesin. Âmin.
Haftaya görüşmek dileğiyle dua ile kalınız…