İlk Vahiy
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifâ, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yûnus, 57)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Kur’an apaçık bir nûr, âşikâr bir zikir ve dosdoğru yoldur.” (Dârîmi, Fazâilü’l-Kur’an, 1; Müslim, Îman, 316; Fazâilü’l-sahâbe, 1)
Allâh Rasûlü (sav) kırk yaşında idiler. Vahye muhâtab olacak mânevî kıvâma ulaşmak için geçirdiği, hazırlık mâhiyetindeki altı aylık zaman sona ermişti.
Rasûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, mûtâdı üzere Hirâ Mağarası’nda idiler. Cebrâîl (as) geldi ve Hazret-i Peygamber’e:
“–Oku!” dedi.
Peygamber Efendimiz:
“–Ben okuma bilmem!” karşılığını verdi.
Bunun üzerine melek, Hz. Peygamber (sav)’i tâkati kesilinceye kadar sıktı. Sonra yine:
“–Oku!” dedi.
Fahr-i Âlem Efendimiz yine:
“–Ben okuma bilmem!” cevâbını verdi.
Cebrâîl (as), ikinci kez O’nu tâkati kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar:
“–Oku!” dedi.
Hz. Peygamber (sav) yine:
“–Ben okuma bilmem! (Ne okuyayım?)” dedi.
Cebrâîl (as), Varlık Nûru’nu üçüncü defâ da sıkıp bıraktı. Ardından vahy-i ilâhîyi kendisine şöyle bildirdi:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir. O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmedikleri şeyi öğretti.” (Alak, 1-5)
Bu emr-i ilâhî ile Allâh Rasûlü’nün şahsında bütün insanlığa Rabbin en büyük lutfu olan Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlü başlamış oldu. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav), Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Metîn: Son derece güçlü, sağlam ve kuvvetli olan, kuvveti azalıp gevşemeyen çok dayanıklı olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Yâ Rabbî! Kalblerimizi Kur’ân-ı Kerîm’in ilim, hikmet, nûr ve sürûruyla süsleyip bizleri canlı bir Kur’ân hâlinde İslâm’ı yaşayan peygamber âşıklarından eyle! Âmîn!
